SürdürülebİLİRLİK FELSEFEMİZ
Sağlıklı bir bağ dolayısı ile sağlıklı bir ekosistem ve onda yetişen kaliteli üzümler, iyi bir şarap üretmenin olmazsa olmazları. Bunun yanında dünyanın geçirmekte olduğu hızlı değişim ve daha temiz üretime duyulan ihtiyacın da farkındalığı ile 2003 yılında Arcadia Bağları’nın ilk adımlarını sürdürülebilir, döngüsel bir üretim modeli kurmak üzere attık.
Tüm alanı tek bir ekosistem olarak düşünüyor, arazi içerisindeki meşe korularının ve ev sahipliği yaptıkları böcek ve hayvanların, endemik çiçeklerin ve yetiştirdiğimiz diğer ürünlerin birbiri ile dengeli bir ilişki ile yaşayacakları ortamı sağlamayı hedefliyoruz. Kurduğumuz döngüsel sistemde bağlara ve ekosisteme iyi gelecek farklı ürünler yetiştiriyor, üretimi doğa ile işbirliği içinde yürüteceğimiz bir denge sürdürüyoruz.
Önce heterojen toprak yapısını tanıyarak araziyi parsellere ayırdık.
Bağları dikmek için en uygun parselleri seçtik, aralarına meyve ve lavanta bahçeleri serpiştirdik. Arazide halihazırda bulunan meşe korularını ekosistemimizin önemli bir parçası addederek korumaya aldık. Buradaki verimli toprak ve mikroorganizmalardan faydalanarak toprağımızı zenginleştiriyoruz.
Arcadia yerleşkesindeki bazı alanları endemik yaşam gelişme alanı olarak bıraktık. Burada birçok bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapıyoruz.
Sürdürülebilir tarım felsefesi, üründe ve doğada kalıntı bırakmayan bir yaklaşım benimsiyor. Bu yaklaşımla, bağların ilk gününden bu yana yabani ot ve zararlı böcekler ile mücadelede zehirli ilaçları kullanmıyor, mekanik mücadele yöntemleri, yer örtücü bitkiler ve doğal preparatlardan faydalanıyoruz.
Üzüm ve şarap üretiminin yanı sıra armut, lavanta, atalık tohumlardan mevsimlik sebzeler, atalık buğday, polen ve ham balımızı da kendimiz üretiyoruz.
Lavantalarımızdan yağ, sabun ve kozmetik ürünleri, atalık kızılca buğdayımızdan ekmekler, sarı buğdaydan kuskus ve makarnamızı üretmeye başladık. Atalık tohum koleksiyonumuzu çevre köylerle de paylaşıyor, biyoçeşitliliği kendi arazimizin ötesinde de desteklemeye çalışıyoruz.
Bakucha Otel restoranımızda; «Tarladan tabağa » prensibi ile mevsiminde Arcadia bostanlarından ve civar köylerden temin edilen malzemelerle özel lezzetler sunuyoruz. Menüler mevsime göre yenileniyor. Otelde sunulan ekşi maya ekmekler, makarnalar, hamur işleri, reçeller ve sosların tamamı ev yapımı. Bakucha mutfağında bölgede çıkan yaz trüfü, porçini mantarı gibi özel ürünler, mevsiminde alınıp işlenerek saklanıyor ve yıl boyu kullanılıyor. Bütün bunlar hem daha sağlıklı ve kaliteli ürüne ulaşmak hem de yapılan işin dünyaya yarattığı etkiyi kontrollü tutabilmek için.
Mevsimine göre üretilen tarımsal ürünlerimizi şu şekilde sıralamak mümkün.
ÜZÜM, ARMUT, KİRAZ, LAVANTA, SEBZE, MANTAR, TRÜF MANTARI, AROMATİK BİTKİLER, BAL
Arcadia Bağları’nın sürdürülebilirlik prensibi doğrultusunda her zaman başrolün doğada olmasına özen gösteriyoruz. Doğayı diğer türler ile paylaştığımızın bilincindeyiz. Otelde sabah kuş seslerine uyanan, yürüyüş yolunda her mevsim farklı endemik çiçek türleri ile tanışan misafirlerimiz de bu durumdan çok memnun. Yine bu çerçevede, Bakucha Otel’in yüzme havuzu da ozon ile dezenfekte edilen ve tuzdan kendi klorunu üreten doğa dostu bir sistem ile kuruldu.
Bakucha Otel’in tasarımında yerel öğelerin ve taş, ahşap gibi doğal malzemelerin kullanıldığı eklektik bir mimari stil tercih edilirken, binanın merkezindeki kulenin mimarisi eski Edirne Sarayı’nın Cihannuma Kasrı’ndan esinlendi. Günümüze ulaşamayan bu özgün tarihi yapıya bir saygı duruşu olarak inşa edilen kule, Istranca’da bulunan eski taş ocaklarından gelen taşlar ile örüldü.
Arazide kurulu 500 KWA’lık güneş enerjisi santralinden, üretim ve otel operasyonlarının tamamı için gereken yıllık toplam enerjinin iki katı üretiliyor.
Elektrikli araç tercih edenler için, otelin otopark alanında şarj istasyonları bulunuyor.
